30 Mayıs 2008 Cuma

Yap Bi Muz Orta...


1985-86 sezonunda şampiyonluğa susamış Galatasaray’a tam da futbolunun olgunluk yıllarında,cılız fizik yapısının tam aksine çok güçlü ve estetik bir sol ayakla birlikte geldi.Belki ilk yılında şampiyonluk özlemini gideremedi ama peşpeşe gelen 2 şampiyonluk bunu unutturmaya yetti.Muz diye tabir edilen soldan ceza sahasına yapılan ortalar onunla kimlik buldu futbolumuzda.Ayrıca serbest vuruşlardaki ustalığı da tartışılmazdı.Bunun en iyi örneğini 1989 yılında yarı finale kadar yükseldikleri Şampiyon Kulüpler kupasının çeyrek final rövanş maçında Monaco’ya 37 metreden gönderdiği füzeyle cümle aleme gösterdi.Öyle ki Ettori yıllar sonra kaleciliği boyunca yediği en güzel golü Prekazi’den yediğini itiraf etmiştir.Gelişine yakışır bir gidişi olmadı elbette.Biraz Altay biraz da Bakırköy forması giydikten sonra Türk futboluna veda etti Cevad.At kuyruğu saçı ,şortunun altındaki taytı ve düşük çoraplarıyla ama en çok da unutulmaz futboluyla kalbimize taht kurdu.


Bir çok başarıyı yaşamış olmasına rağmen en büyük dileğini henüz gerçekleştirebilmiş değil.Futboluyla hizmet ettiği Galatasaray’a bir gün hoca olarak hizmet vermek Cevad Prekazi’nin sürekli dile getirdiği ve umarım gerçekleşecek isteğidir.

Bu Yalnızca Sitem...


Milli Takım son maçını kazanarak en azından doğru yolda olduğunu hissetti hissettirdi. Her ne kadar karşısında tam bir takım olmasa da fena bir prova olmadı.Dün Finlandiya maçında dikkat çekici birkaç durum vardı.Birincisi gitmesi gerektiği düşünülen genç Mevlüt’ün sağ taraftan yüzünü döndüğünde nasıl işler yapabileceğini cümle aleme göstermesiydi,tek eksiği son vuruşlarını büyük ölçüde etkileyen heyecanına hakim olamayışı.Mevlüt dışında kendini gösterme fırsatı bulan bir diğer isim de Sabri oldu.O bölgedeki 3. isim olarak görülüyordu fakat hiç de fena bir tercih olmadığını dün akşam kanıtladı.Defanstaki başarısının yanında bindirmeleriyle de hantal Finlandiya savunmasını epey yıprattı ve Tuncay’a attırdığı golle performansını taçlandırdı.

Dün akşam göze çarpan bir başka futbolcumuz Hamit’ti. Ama Hamit performansından çok agresif davranışları ve aynı dili konuştuğu hakemle olan münakaşalarıyla ön plana çıktı.Benim düşüncem gidişine çok üzüldüğü kardeşinin gönderilmesine ince bir sitemde bulundu kendince.

25 Mayıs 2008 Pazar

İlla ki Nostalji - 1


Futbolun aklımızı tamamen başımızdan aldığı dönemler,bir de okullar tatil olmuş aylardan haziran yapılacak en güzel şey top oynamak ve de dünya kupasını izlemek.Belki tam erişkinlikle çocukluk arasındaki yaşıma denk geldiği için benim için en renkli turnuva Amerika ’94 olmuştur. En çok ilgi çeken ülke hiç şüphesiz Kolombiya ‘ydı.Bunun hem eğlenceli hem de trajik nedenleri vardı.Bir yandan Valderrama ve Higuita gibi unutulmaz ve rengarenk futbolcuları barındırması,diğer yandan da kendi kalesine gol atmasıyla bazı kendini bilmezlerin hayatın dışına ittiği Escobar katliamı.Futbolun fanatizmden ayrıldığı çizgide duramayan sınırı aşanların futbola sürdüğü koca bir leke.

Her şeyden önce A.B.D. gibi futbol kültürü oldukça zayıf bir ülkede düzenlendi. Buna rağmen 69.000 seyirci ortalaması ile 1950’de düzenlenen kupadan sonra en yüksek seyirci sayısına ulaşıldı.

Bir çok şey oldu bu turnuvada tabi; Hagi, Oscar Cordoba’ya hayatı boyunca unutamayacağı bir gol attı.Brezilya 6 turnuva sonunda mutlu sona 4.kez ulaştı.Taffarel bu turnuvada parladı.Maradona malum sebepten kupadan ihraç edildi.R.Baggio finalde son penaltıyı kaçırdı ve İtalya diz çöktü.İsveç ve Bulgaristan yarı finale kadar yükseldi.Stoickhov gol kralı oldu.Omam Bıyık golünü attı dansını yaptı ve daha bir sürü şey…

Ve biz millet olarak yine sadece izleyebildik…olsun yine de çok güzeldi.

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Şampiyon Ruh Geri Dönüyor...


Dünyanın futbolla tanışması açısından en önemli şehir hiç şüphesiz Nottingham dır.Öyle ki alt liglerde de olsa varlığını sürdüren bu şehrin takımı Notts County dünyanın en eski kulübü (1862) ünvanını taşımaktadır. Öte yandan Notts County nin en önemli rakibi ve aynı şehrin diğer takımı Nottingham Forest da sadece 3 sene sonra profesyonel olarak futbol serüvenine başlamıştır.

Bu iki köklü kulüpten Notts County nin tek başarısı bir kez FA Cup şampiyonluğu kazanmak olurken Nottingham Forest Avrupa kupalarında ve lig tarihinde bir çok başarıya imza atmış ve uluslar arası bir takım hüviyetine bürünmüştür.Brian Clough yönetiminde 1976-77 sezonunda birinci lige çıkan ve ertesi yıl şampiyonluğa ulaşan kulüp en ışıltılı dönemlerini o yıllarda yaşamıştır.

Gelelim bu yazıya sebep olan konuya; 3 yıldır İngiltere Leagues One(3.Lig) da mücadele eden eski şampiyon artık bir kıpırdanma gösterdi ve Championship’e yükselmeyi garantileyerek eski ihtişamına bir adım yaklaştı.Belki Peter Shilton,Martin O’Neill ve Trevor Francis gibi yıldızlara sahip değiller artık,ama hala onların ruhunu taşıyan formaları sırtına geçirebilecek yetenekli futbolculara sahipler.Eskişehirspor’un Süperlig’ e dönmesi ne kadar muhteşem bir olaysa N.Forest’in Premier ligde mücadele etmesi bir o kadar muhteşem olacaktır.

Bu arada önemli bir ayrıntıyı da atlamamak gerekir.1886 tarihinde N.Forest kulübü Arsenal'e forma göndermiş, ve o tarihten beri formalarının rengini değiştirmemişlerdir. Aynı zamanda Liverpool'a da forma yardımında bulunmuşlardır. Şuan Arsenal ve Liverpool takımları Forest'ın renkleri olan kırmızı-beyaz ve sarı-laciverti kullanmaktadır.

2 Mayıs 2008 Cuma

Futbolda Rus Darbesi


Avrupa futbolunun kulüpler bazında en ihtişamlı organizasyonu şüphesiz Şampiyonlar Ligi.Otoriteler üç İngiliz takımının yarı finale kalmasının sürpriz olarak değerlendirdi.Kulüplerin kadrolarına ve bütçelerine bakıldığında günümüz futbolunda çok da sürpriz olmadığı görülebiliyor.Bu takımlardaki futbolcuların bir çoğu ulusal takımlarında devamlı yer alan ve muhtemelen Avrupa Şampiyonasında da izleme şansı bulacağımız oyuncular.(İngilizler hariç)

Asıl sürpriz olan şampiyonlar liginde bir Rus’un kulübünün ve UEFA kupasında bir Rus kulübünün finale çıkması oldu.Chelsea her ne kadar avrupanın en sükseli kadrolarından birine sahip olsa da bu başarıyı ilk kez yaşıyorlar hem de belalıları Liverpool’u eleyerek.Ancak bu yılın en iyi takımlarından ve önemli yıldızlara sahip alman devi Bayern’i hatırı sayılır bir hezimete uğratarak UEFA kupasında finale ulaşan Zenit St. Petersburg yılın futbol olayına imza attı.İki yıl önce kupaya uzanan CSKA ya oranla son derece mütevazi bir kadroya sahip olan Advocaat’ın takımı bu ışıltılı performansını Fiorentina’yı penaltılarla geçebilen G.Rangers’ı mağlup ederek taçlandıracak havayı buldu.

Bu arada işin hoş bir rastlantısal boyutu Şampiyonlar Ligi’nde İngiliz takımlarının Moskova’da, UEFA Kupasında da Zenit’in Manchester da kupa avına çıkması olacak.

Futbola Dair


Tarifi olmayan, ama belki de milyonlarca farklı beyinden çıkmış milyonlarca farklı futbol tanımı bulunmakta.Kimine göre futbol bir tutku,kimine göre eğlence ve vakit geçirmek için iyi bir yöntem, kimine göre kitleleri uyuşturan bir afyon,kimine göre de 22 kişinin peşinden koştuğu,üç direk arasına topu sokmayı hedefleyen ama gayesiz bir oyun.Herkes baktığı yerden görmekte elbette özgür ama bana göre futbol bir yaşam biçimi,Taçsız Kral Metin Oktay'ın sevdiği kadını değişebildiği bir tutku ki Metin Oktay'ın nasıl bir aşk adamı olduğunu söylemeye lüzum yoktur.İngilizler tarafından keşfedildiği bilinen futbolun, toplumdan topluma yayılma aşaması oldukça hızlı olmuştur.Ancak asıl ilginç olan futbolun dünyanın farklı ülkelerini biraraya getiren bir organizasyonla uluslararası bir boyuta taşınması Jules Rimes adlı bir fransızın çabaları sayesinde gerçekleşmiştir. 1930 yılında kendi ismini taşıyan şampiyonanın Uruguay'da düzenlenmesinin üzerinden tam 77 yıl geçti ve onun tarafından atılan tohumların meyvesi bir endüstri olarak günümüzde bir çok toplum ve kişi tarafından toplanmakta.Bir çok spor dalı olmasına rağmen bütün bu spor dallarının arasından sıyrılıp zirvede yer alan futbol nerdeyse her erkek çocuğunun en sevdiği oyun ya da spor ya da hobi oluyor,istisnalar dışında tabi...Futbol üzerine yüzlerce kitap,binlerce makale yazılmış ve milyonlarca yorum yapılmıştır.Hayatın bir çok alanında isim,yaş ve meslekten sonra sorulan ilk soru olmuştur ve karşınızdaki insanın size bakışını değiştirme kabiliyetine sahip bir etkendir.Stadyumlar artık insanların bastırılmış duygularının dışavurumunu sağlayabilen arenalar halini almıştır.Kendini dizginlemeyi bilemeyen insanlar tarihte bir çok faciaya neden olmuşlardır ki Heysell faciası hala bir çok futbolseverin aklından silinmemiştir.Neyse aslında bu bir başlangıç ve bu sayfanın amacını belirtmeyi hedefleyen bir yazıydı ama futbol o kadar büyük bir derya ki bir yazıya sığdırmak mümkün değil.Aslında benim burdaki amacım futbolun bilinen bir çok tarife uymadığını ve bana göre aslında ne ifade ettiğini sizlerle paylaşmak.Simon Kuper'in de dediği gibi "Futbol,asla sadece futbol değildir!"