30 Haziran 2008 Pazartesi
Aziz Yıldırım
Euro 2008 Karması
Van Der Sar(Hol)
S.Ramos(İsp) Pepe(Por) Mathijsen(Hol) Lahm(Alm)
Senna(İsp)
Schweinsteiger(Alm) Modric(Hır) İniesta(İsp) Arda(Tür)
Zlatan İbrahimovic(İsveç)
29 Haziran 2008 Pazar
Lineker' in kulakları çınladı...
28 Haziran 2008 Cumartesi
Paylaşılamayan Adam F.Bahçe' de
25 Haziran 2008 Çarşamba
Galiptir Bu Yolda Mağlup
Herkesi kendimize hayran bırakıp Euro 2008' e şık bir imzayla veda ettik. Herkesin emeğine sağlık...
Acı Kaybımız...
24 Haziran 2008 Salı
Sözün Bitttiği Yer
22 Haziran 2008 Pazar
Sarı Fare Modric
Cuma gecesi muhteşem duygular yaşadık peşpeşe önce yere serildik uzatmanın sonunda, sonra yeniden dirildik uzatmanın uzatmasında. Bu ani gel-git ler maalesef 2 kalbin gerçek anlamda durmasına da sebep oldu ve bir sürü serseri kurşuna. Ama o golden sonra turu geçeceğimize inanmayan sayısı sıfıra yakındı sanırım. Beklediğimiz oldu ve Almanların rakibi biz olduk.
O geceden akılda kalan sadece bizim futbolumuz değildi. Tüm avrupa Tottenham' ın 21 milyon euro verdiği adamı görmüş ve tanımış oldu. Sahanın ortasında sihirbaz gibi bir adam vardı. Bu adam benim yaşımın yetmediği yıllara ait bir futbol ustası olan Cruyff' u anımsatıyordu anlatanlara göre. Zaten görüntü ve forma numarası itibariyle de 74 ve 78 Hollanda' sının liderine benziyordu bence. Eğer onun varlığını bilmesek ve bu ufak tefek adama bir isim verecek olsak, Sarı Fare ' den daha iyi bir takma isim bulunamazdı. İnanılmaz bir top sürme ve pas dağıtma yeteneği var. Bitti denilen pozisyonu koklayıp gole çevirebildiğini uygulamalı olarak görmüş olduk, penaltı kaçırışı bile şıktı. Premier Lig' de neler yapacağının sinyalleri de verdi diyebiliriz.
Tottenham' a sempati duyan biri olarak sevindirici bir gelişme olduğunu söyleyebilirim...
20 Haziran 2008 Cuma
Rüştü' nün Sağ Eli
Her Yerde Sen, Her Şeyde Sen...
Kazanmak için her şeyi yapabilen bir kaptana sahipseniz dümeniniz emin ellerde demektir. Bu turnuva boyunca bütün takımlara bakıldığında takımının lideri olduğunu apaçık görebileceğiniz tek oyuncu Micheal Ballack. Onun sayesinde turnuvanın en takım gibi takımı Almanlar. Portekiz maçında da yine görevini fazlasıyla yaptı. Sahanın en çok koşan oyuncusuydu, rakibi yavaşlatmak adına sakatlanmış gibi yaptı,(bu elbette hoş bi hareket değil ama konu başka) takımı adına gol attı ki pozisyon faul. Bunları yapabilen bir liderin peşinden gidenlerde görevini mutlaka yapacaktır. Bu arada Schweinsteiger bir maçta takımını nasıl özlediğini performansıyla göstermiş oldu.Attığı golde yaptığı koşu muazzamdı.
Portekiz takım olamamanın faturasını eve dönüş biletini alarak ödedi. C.Ronaldo bekleneni veremedi belki de çok şey istedik ya da bekledik, ama olmadı yakışmadı. İtalyan İnzaghi' nin Portekiz şubesi Nuno Gomez tarihe geçti 4 avrupa şampiyonasında gol atan tek oyuncu olarak. Bunun sebebi bir ülkede 12 senedir forvet oyuncu sıkıntısı çekilmesi sanırım. Deco elinden geleni yaptı ama olmadı.
Turnuva takımı yolunda ilerliyor umarım karşılarında çarşamba günü biz oluruz...
19 Haziran 2008 Perşembe
Ex Şampiyonun Tek Gollü Vedası...
Yunanistan yenilgi serisine İspanya ile devam etti ve kupaya el salladı. Gerçi bu zaten olması gereken ve beklenen bir durumdu. 2004 te nasıl alındığı aşikar kupadan sonra Dünya kupasında gol atamayan Yunanistan Avrupa Şampiyonasında da gol atamasaydı tarih yazacaktı. Finallerdeki son golü atarak kupayı getiren Charisteas , bu kez de attığı golle hezimetten kurtarmış oldu takımını.
Futbol aşığı seyircilerin pek de üzüldüğü bir son olmadı elenmeleri. Maçların geneline bakıldığında futbol kalitesi yüksek seyir zevki üst düzeyde bir turnuva yaşıyoruz.Ayak uyduramayan Yunanlar 1 gol 0 puanla dönüş yoluna koyuldular.O kadar futbolseverin ahı tuttu da diyebiliriz.
Genç Rusya' ya ayak uyduramayan ihtiyar İsveç rengini de alarak ayrıldı turnuvadan buna üzülen olmuştur ama mutlaka. Bir kaç takım dışında Beklenen ülkeler yoluna devam ediyor.Bu akşam yine güzel bir maç bizi bekliyor. İyi seyirler
Bu arada keşke Avusturya elenmeseydi. Yazık oldu...
11 Haziran 2008 Çarşamba
Eric Cantona
İlla ki Nostalji - 2
Şiir için Yalnis ' a sonsuz teşekkürler
Prekazi’ye saygılarımla…
Çekerdik ayaklarımıza mekosenleri, aşağı mahalleye maç yapmaya giderdik.
Beşte devreydi, onda biter…
Koltuğumda “memesi” çıkmış meşin top.
Hep Mikasa olsun isterdik.
Olmazdı.
Çocuktuk.Neden olmadığının üzerine durmazdık.
Yenilmez bir ordu edasıyla geçerdik iki mahalle arasındaki yolu.
Kimimiz paytaktı, kimimizin şişedibi gözlükleri vardı.
Benimse formamın arkasındaki 8 yazısının yapışkanı tutmazdı hiçbir zaman. Sarkardı.
8 numara, seksenli yıllarda hep Rıdvan’dı.
Bunu sen istedin Otto...
Yunanistan, futbol yapısıyla şüphesiz bu turnuvanın en can sıkıcı takımı olarak düşünülüyordu. Beklenen de oldu, İsveç karşısına 2004 ten pek de farkı olmayan bir kadro ve oyun yapısıyla çıktılar. Oyunu sürekli canlı tutmaya çalışan İsveç karşısında ilk yarı başarılı da oldular tabi skor açısından. O akşamını futbol izlemeye ayırmış futbolseverler için tatminkar bir oyun yoktu sahada. Dizileri tercih edenler de olmuştur şüphesiz. Tam da böyle gidecek derken suskunluğunu bozan Zlatan( ki turnuvanın şu ana kadar ki en güzel golü ) taçtan aldığı topu Larsson' la verkaçtan sonra "Al ulan Otto" der gibi gönderdi Yunan kalesine. Çirkinleşen savunmaya dayalı oyunu ezber eden yunan savunması afalladı ve enteresan bi gol daha gördü kalesinde. Selçuk Yula' nın maç boyu söylediği "Gol yedikten sonra da aynı futbolu oynamaya devam ederler,B planları olmadığına eminim" sözü yerini bulmuş oldu. İsveç taraftarı yine turnuvaya renk katmış.
Rusya-Yunanistan maçı olduğu akşam başka bir meşgalemin olmasına seviniyorum.
9 Haziran 2008 Pazartesi
Total Futbol 88 'in ruhuyla birleşince...
Turnuva Takımı Olmak ya da Olamamak...
Herkesin beklediği müthiş futbol organizasyonu başladı ama çok da güzel başlamadı taraf olarak bakarsak tabi. Futbol oynatmamayı ilke edinmiş bir Portekiz vardı Türkiye karşısında takım halinde savunma yapınca bir savunma oyuncusunun ilk golü atması sürpriz olmadı elbette.Topu kaptığı anda golü atacağının sinyalini verdi Pepe.Takımımızda 90 dakika boyunca bu kadar dikine giden olmadı.Direklerin Volkan'dan daha çok mesai yaptığı bir maç oldu.Belki sahaya çıkan 11 açısından pek hata olduğunu söyleyemesekte, maç boyunca bir çok yanlış vardı sahada.Hakan balta Maldonado'dan farksızdı risk almak istemedi sürekli ilk gördüğüne(ki genelde geriye doğru) topu pasladı kanatı işlemez hale getirdi, tabi Tuncay'ın etkisiz oyunuyla bu duruma katkı yaptığını da söyleyebiliriz.Ama takım olarak yapılan yanlış 1.80 bile olmayan tek forvetimize şişirme top göndererek golü düşünmek ve akabinde dönen toplara müdahale edemeyen orta alanımızla Portekiz'e oyunu servis etmekti.Onlardan iki sürpriz atakla sonuca gittiler.Onlara hayırlı bize de ders olsun.Umarım aynı hataları ikinci maçta yapmayız ve avrupa şampiyonalarındaki 2. galibiyetimizi alırız.
Diğer maçlara bir bakacak olursak; İsviçre ve Çek Cumhuriyeti çok da iddialı olmadıklarını bu maçla göstermiş oldular . İsviçre gayretli bir futbol sergilemesine karşın basit bir hatayla golü kalesinde gördü. Çekler ancak bu şekilde maç kazanabilirdi ve kazandılar.
Herkesin sahada değil tribünde olmalılar dediği Avusturya güçlü Hırvatları epey yıprattı fakat yıkamadı.özellikle Harnik ve ikinci yarıda oyuna giren Türk asıllı Ümit Korkmaz hırvatlara zor anlar yaşattı.Hırvatistan'da da Modric kumaşının kalitesini ve iyi bir seçim olduğunu Tottenham'a göstermiş oldu.
Dünün son maçında ise "Turnuva Takımı" denince akla gelen Almanya yine bu söylemi boş çıkarmadı. Düzenli çıkışlar ve isabetli paslarla Polonyalıları oyuna hapsettiler ve çok etkili olmalarını engellediler.Dünyanın en kaliteli sol beklerinden olan Lahm sağ kanatta neler yapabileceğini de göstermiş oldu.Ballack tam bir lider gibi oynadı.Podolski nin sol açıkta oynayarak iki gol atması da koklama yetisinin ne kadar üstün olduğunu kanıtlamış oldu.Klose yi de unutmamak lazım tabi ki yüzde yüzlük iki gol pası verdi ve birisi gol oldu.Tüm hatlarıyla güzel bir oyun sergileyen Almanlar gösterişsiz ama rahat bir galibiyet aldı ve bir kez daha finalin mutlak favorisi olduğunun altını çizmiş oldu.