21 Mart 2009 Cumartesi

Şaka mı Bu?

Kaleci: Volkan Demirel (Fenerbahçe), Rüştü Reçber (Beşiktaş), Ufuk Ceylan (Manisaspor)Defans: Gökhan Gönül (Fenerbahçe), Sabri Sarıoğlu, Emre Aşık, Hakan Kadir Balta (Galatasaray), Sedat Bayrak (Sivasspor), İbrahim Kaş (Getafe), Eren Güngör (Kayserispor), İbrahim Üzülmez (Beşiktaş)
Orta saha: Hamit Altıntop (Bayern Münih), Kazım Kazım, Emre Belözoğlu (Fenerbahçe), Ayhan Akman, Arda Turan (Galatasaray), Mehmet Aurelio (Real Betis), Nuri Şahin (Borussia Dortmund), Tuncay Şanlı (Middlesbrough)
Forvet: Nihat Kahveci (Villarreal), Batuhan Karadeniz (Eskişehirspor), Semih Şentürk, Mevlüt Erdinç (Sochaux), (Fenerbahçe), Gökhan Ünal (Trabzonspor), Sercan Yıldırım (Bursaspor).

Çok önemli 2 İspanya maçının aday kadrosu bu şekilde. Fatih Terim futbol zekası kesinlikle üst seviyede ama değerlendirmelerinde performans odaklı seçim yapmadığı bir gerçek. Kriterlerine saygımız sonsuz ama bazı seçimleri hakikaten şaka gibi. Dışarıda kalan isimler o kadar can sıkıyor ki...
İşaretlenmiş oyunculardan yurtdışında oynayanların performanslarından pek haberdar değilim(son dönemlerde takip edemedim,bilgisi olan yorumlarsa hoş olur.) fakat takip ettiğim kadarıyla İbrahim Kaş ve Nuri pek forma şansı bulamıyorlar, Mevlüt ise düşmekte olan bir takımın son çırpınışlarında kanat vazifesi görüyor. Eğer ille de bir İbrahim alınacaksa kadroya bu İbrahim Toraman olmalıydı. Kazım Kazım kulübünde istenmeyen adam konumundayken kadroya çağrılıyor, ama hiç bir maçta kötü performans göstermemiş Musa Aydın' ın adı anılmıyor. Orta saha için diğer aday ise kesinlikle Mehmet Topuz(bir ara problem olmuştu sanırım bundan dolayı yok, ama yazık...)
Belki yaşından dolayı düşünülmemiş olabilir ama 14 glo atmış bir Taner Gülleri de bu kadroda olmalıydı. Sonuçta bu bir turnuva değil eleme maçı kötü performans gösterirse bir sonraki kadroda düşünülmez olur biter.

Ayrıca altını çizeyim illa birileri Türkleştirilecekse, Brezilya milli takımında oynamamışsa eğer, sağlayacağı fayda bakımından Bilica kesinlikle türk statüsüne geçirilmeli.

13 Mart 2009 Cuma

Ben Kimim?


Mutlak Gol ' e özenerek , biraz da fotoğrafın güzelliğinden dolayı bir de ben sorayım dedim. Bu fotoğrafın aksine, her zaman sert bir görüntü veren bir futbolcu. Benim ipucum ülkesi değil hangi ligde oynadığı(İspanya ve İspanyol değil)

12 Mart 2009 Perşembe

Şom Ağız Hadisesi

********Başlığı açıklayalım hemen; İlk yarı 1-0 tamamlanınca devre arasında daha önceki yazılarımda bahsettiğim arkadaşımı aradım ve maçı izlemediği için olan biteni anlattım. Kendisinin "İyi de ya Emre Aşık atılırsa ikinci maçta n'olacak" demesinden 10 dk. sonra olayın gerçekleşmesi üzerine çıkmış bir başlıktır!!!**********

Şüphesiz Hamburg maçından önce ben de dahil olmak üzere bir çok kişi gollü ama terk farklı bir mağlubiyete bile razıydı. Gole kadar da bu düşüncem geçerliydi, sonra aslında daha iyisi olabileceğini düşündüm, ama Hamburg golü atıp G.Saray 10 kişi kalınca zihnimi sıfırladığımı söyleyebilirim. Baştan sona kadar heyecanı zirvede bir maçtı, rakibi kendi silahıyla vurdu G.Saray ama savunmada kalabalık olmasına rağmen basit denebilecek bir gol gördü filelerinde. Şoku atamayınca Petric'i durdurmak için Emre Aşık'ı feda etmek durumunda kaldı. Eksik kadroyla gol yememeyi ilk kez başarmışlığı değil bu G.Saray'ın. İlk planda düşünülen de ikinci maç oldu sanırım. Son stoper Kewell oldu, belki riskli bir karardı ama bir hata dışında yeni mevkisine çabuk alıştı diyebiliriz. Takımca savunma yapmaya başlayan G.Saray da, Semih'in oyuna girmesi pek bir şey değiştirmeyebilirdi, ama tecrübesizliğinden kaynaklanacak bir hata futbol yaşantısı için pek iç açıcı olmayabilirdi. İkinci maçta şans bulabilir mi bunun sinyallerini Trabzonspor maçında hep birlikte göreceğiz. Öte yandan bu skorda, atılana kadar hatasız oynayan Emre'nin, son yarım saatte sürekli topla buluşup kanatlara taşıyarak takımını rahatlatan Arda' nın ve kritik kurtarışlar yapan De Sanctis'in payı büyük. Lincoln oyundan alınırken yerine hücuma yönelik bir oyuncu girse bu kadar tepki göstermeyebilirdi.

Ümit Karan'ın attığı ama faul gerekçesiyle sayılmayan bir golü var ki müdahalesi var mı yok mu maçın heyecanıyla tam çözemedim. Hamburg her ne kadar güçlü bir forvet hattına sahip olsa da, risk aldığı dakikalarda bile takım halinde hücuma çıkmayı pek beceremedi. G.Saray ikinci maçta kimin stoper oynayacağı konusu dışında İstanbul'a sorunsuz dönüyor. Ama gerçek olan şu ki; Kewell stoperde, sağ kanatta oynadığından daha başarılı oldu. Şu sıkıntılı dönemde o mevki de oynatılırsa pek şaşırmamak lazım...
Bu arada ballı ve belalı Metalist'e abisi D.Kiev'den bir tokat gelmiş. Bu da iyi bir haber...

10 Mart 2009 Salı

" Fernando Meira Galatasaray'da"ydı...


G.Saray sezon başında transfer taarruzuna kalktığında yine aynı arkadaşıma "Hepsi bi yana da şu Meira çok iyi oldu, Servet'e partneri bulduk." demiştim. İlk maçlar her ne kadar beni haklı gösterse de "zoraki hoca"nın kararsızlıkları onunda aklını karıştırdı ve beklenmeyen bir düşüşe geçti Meira. Son olarak Bordeaux maçının 10. saniyesinde yaptığı zamanlama hatasıyla bir çok taraftarı çılgına çevirdi.(Benzer bir olay eski kaptan şimdiki Hoca Bülent Korkmaz'ın da bir B.Dortmund maçında başına gelmişti. futbolda olağan şeyler bunlar)

Maçın bi kaç gün öncesinde yayılan transfer haberlerinin ve futbolcunun ilgisinin dağılmasının bunda büyük etkisi olduğu söylendi. Mutlaka etkisi var ama bu haber ortaya çıkmadan önce de Meira bizim bildiğimiz Meira'dan çok uzaktı. Rekabet futbolcunun yasal dopingidir, ama Meira nasıl oynarsa oynasın cezası olmadıkça hep forma giydi. Eğer sadece isminin bilinirliğine göre oynayacaksa bir futbolcu, Bordeaux maçında yedek bekleyen Kewell ve Nonda ondan daha şöhretli isimler. Ama oynadıkları bölgelerde alternatif oyuncular bazen onları kulübeye gönderebiliyor. Bursaspor maçında varını yokunu ortaya koyan Emre Aşık, Meira'nın yedeğiydi önceki maçlarda. Beraber çıktılar son maçta sahaya takımın varı Emre oldu Meira yine yokları oynadı. Öyle ki son dakikalarda Emre'nin belki de penaltıyı göze alarak yaptığı müdahaleyi(hakem çalsaydı kimse bişey diyemezdi herhalde.) sezon başından beri hiç görmedik Meira'dan. Tabi ki iyi futbolcu Meira takımı sevmedi de diyemeyiz ama rehavet onu çok etkiledi. 30 yaşını geçmiş bir sporcu için reddedilemeyecek caziplikte bir teklif aldı ve bu gece itibarıyla G.Saray' la Meira'nın yolları ayrıldı.

Zenit'te rehavetten uzak günler dileyerek döktüğü terler için teşekkürlerimizi sunuyoruz.

3 Mart 2009 Salı

Bitirim İkili




Devre arasında özellikle ligde kritik bölgede olan takımlar çözüm olarak çok transfer yapmayı seçti. İlk yarıda mücadele ettiği takıma rakip olan futbolcu sayısı da çok fazla. Ancak ligimize yeni gelen transferlerden ikisi çok dikkat çekiyor.
Denizlispor son 3 haftada elde ettiği galibiyetler olmasa şu an Kocaelispor ve Hacettepe' nin tam ortasında kendisine yer bulacaktı. Bakıldığında bu sezon ligimizde üstüste 3 kez 3 puanı gören takım sayısı zirvedekilerle sınırlı(Beşiktaş başaramadı henüz belki bu hafta olabilir).
Denizlispor'un bu çıkışında şüphesiz büyük pay sahibi olan iki yeni futbolcusu Emil Rosenov Angelov ve İbrahima Bangoura. Bulgar futbolcu Angelov oynadığı 5 maçın 4 ünde toplam 4 gol, Gineli Bangoura ise sağ kanatta görev yaptığı 6 maçta 1 gol kaydetti. Bangoura'yla Angelov' u ikili yapan ise Bangoura'nın asistlerinde Angelov'un bitirici vuruşlarıydı. İlerki maçlarda neler yapacaklar bunu hep beraber göreceğiz ama şu ana kadar yaptıkları ve birbirleriyle uyumları "Devre arası gelen futbolcu uyum sağlayana kadar lig biter" diyenlere ders olsun.

1 Mart 2009 Pazar

Arda Diye Bi Çocuk Var...

Arda olacak çocuk

Arda olmuş çocuk

Ben bunu arkadaşıma söylediğimde(2004-2005 sezonu) Arda paf takımda sürekli, A takımda ise seyrek oynuyordu ve mevkisi sağ açıktı hatta forma numarası da 22 ' ydi. O zaman takımın 5-6 genç yeteneğinden pek de gözde olmayanlarındandı. Cafercan,Özgürcan,Zafer,Mülayim,Uğur ve Arda olarak bir sıralama yapsak yanlış olmaz sanırım. Bir sonraki sezon Zafer'le birlikte gönderildiği V.Manisaspor'da kendini gösterip takıma döndü ama kiralık olduğu için şampiyonluk sevincini tam anlamıyla yaşayamadı. 2006-2007 sezonunda geri döndü sağ açık ve sağ bek olarak bi kaç maç oynadı, ama patlamasını sol açıkta oynadığı Mleda Boleslav maçında gösterdi. O maçta başlayan yükseliş her geçen gün fezaya yaklaşırken Arda'nın takımdaki görüntüsü de değişti.Yaşı henüz 22 ama futbol zekası yaşının çok çok üzerinde. Kaptan olmak istemesi de bu sebepten olsa gerek. Konyaspor maçında da bunu bir kez daha sergiledi, zeminin verdiği yorgunluktan olsa gerek maçın 60. dk.'sından sonra Konya, Galatasaray'ın yarı sahasına oyunu yıktığında Arda geri çekilen arkadaşlarını ileriye çıkıp baskıdan kurtulmaya çağırdı, ama bunu biz görebildik sadece sanırım çünkü görüntüde pek değişiklik olmadı ve takım düdüğü bekler oldu. Arda o topu takip edip yumruk yemek pahasına kafasını sokmasa kriz ortamında bir kriz de Florya' da yaşanabilirdi.

Arda, şu an ligimizin en değerli futbolcusu konumunda. Euro'08 de yaptıkları da ortada, futbol bilgisini ve kalitesini yükselttikçe değerini katlamaya da devam ediyor. Bize de onu hayranlıkla izlemek kalıyor. Hepimize iyi seyirler...